Ne kadar çok acı, ne kadar çok sessizlik birikir bir ilçenin yüreğinde?
Kimsesiz bırakılmış, kaderine mahkûm edilmiş, unutulmuş bir memleket gibi duruyor Diyadin…
Ve en çok da burada doğup büyüyenlerin yüreği sızlıyor.Çünkü bu topraklarda doğan herkes biliyor ki:
Diyadin’in hikâyesi hep eksik, hep yarım kaldı.
Hep bekledi, hep umut etti…
Ama ne gelen oldu, ne sahip çıkan.Her sabah aynı manzara…
Bozuk yollar, yılgın yüzler, umudunu yitirmeye ramak kalmış gençler…
Her köşe başında bir sitem, her evin içinde sessiz bir isyan var.
Diyadin’in sokakları bile konuşsa, hâlini anlatmaya kelimeler yetmez.Bu ilçe, yıllardır bir çocuğun anne-baba özlemi gibi sahipsizlik hissediyor.
Bir adım ilerleyememenin, geri bırakılmanın, hep unutulmanın ağırlığı çökmüş üzerimize.
Ne gelişiyor, ne değişiyor, ne de toprağının kıymeti biliniyor.
Sanki herkes gelip gidiyor ama Diyadin hep ortada yapayalnız kalıyor…Halk artık içinden içinden haykırıyor:
“Biz bu topraklarda büyüdük, ekmeğimizi burada yedik… Ama Diyadin neden hep geride kaldı?”
Bu çığlık kimsenin duymadığı bir çığlık değil aslında.
Duyan çok…
Ama sahip çıkan yok.Her seçimde umutlar yeşerir,
Her yeni sözde bir ışık belirir,
Ama her dönem sonunda yine aynı karanlık, aynı kırgınlık çöker insanların içine.
Çünkü Diyadin’in kaderi hep ertelenmiş bir sayfa gibi…
Hep yarına bırakılmış, hep yok sayılmış.Oysa bu ilçe;
Dağının soğuğuyla sert,
Halkının yüreğiyle sıcak,
Toprağıyla bereketli…
Bir tek şey eksik: Gerçek anlamda sahiplenilmek.Bugün Diyadin’in sesi daha kısık, daha yorgun ama bir o kadar da kararlı:
“Bizi duyan var mı? Bu memlekete bir gün gerçekten değer verecek biri çıkar mı?”Diyadin, artık sadece hizmet beklemiyor;
Umudunun iade edilmesini istiyor.
Yılların yükünü taşıyan bu memleket, bir avuç ilgiyle, biraz gayretle ayağa kalkabilecekken…
Neden hâlâ yalnız?Belki bir gün…
Belki biri gelir de gerçekten el uzatır…
Ama o güne kadar Diyadin, sessizce ama dimdik ayakta kalmaya devam edecek.Çünkü bu ilçe; sahipsiz olsa da, sahipsizliğe alışmayan bir halkın memleketi.
